İçinizi Isıtacak Bir Bayram Hatırası
Çocuktum sekiz yaşında ya vardım ya da yoktum.
Bayramın birinci günü mahallenin çocuklarıyla şeker toplamaya çıkmışız.
Korulukların sesiz ve sakin serinliğinde hiç tanımadığımız bir eski zaman Van evinin taşla döşeli bir avlusundan içeri giriyoruz.
Sabahın erken saatlerinde evin hanımları kızları tarafından sulanıp süpürülen sokaktan taze sulanmış toprak kokusu geliyor.
Bütün evi dolduran temizliğin mis kokusu baĝı bahçeyi her tarafı kaplamış.
Her şey insana temizlik hissi veriyor.
Evin şipanasına yönelerek kapıyı çalıyoruz.
Yüzü bir külçe ışıltı içinde beyaz tūlbentli, nur yüzlü bir ihtiyar nene kapıyı açıyor.
Kapı değil sanki neşeli bir dünya yüzümüze açılıyor.
Çocuktum fakat anlıyordum.
Yüzünde bir külçe ışıltı tavrında tarzında o kadar tabiiyet dairesinde bir hoşluk ve samimiyet vardı ki adeta gözlerine baktığınızda kalbinin beyazlığını görebilirdiniz.
Hiç tanımadığımız bu evin şipanasında şeker bekliyoruz.
Fakat kapıyı bize açan ihtiyar nine gidip şeker getirmiyor.
Biz çocukları misafir salonuna davet ediyor.
En ağır misafirler gibi baş köşeye oturtuyor.
Baklavaların en güzelini ikram ediyor.
O yetmemiş gibi ceplerimize harçlık fındık fıstıkla dolduruyor.
Çocuklara büyük adamlara bile gösterilmeyecek sevgi ve saygı gösteriyor.
Hepimizin başını okşayarak uğurluyor.
Biz çocuklar bire on kazanan karaborsacılar gibi o evden ayrılıyoruz.
Hepimiz o evden devlerle güreşecek bir güçle ayrılıyoruz.
Şimdi aradan kırk dört sene geçmiş elli iki yaşındayım kırk iki senedir hiç unutmadım.
Şimdi ne zaman o sokaktan geçsem içimde hâlâ çocukça bir bayram sevinci oluşuyor durup dururken yüzümü bir tebessüm kaplıyor.
Ve hala var mıdır bilmiyorum o medeniyetin bütün hasletlerini kendi kişiliğinde toplamış güzel insanlar.
Bayramınız mūbarek olsun