Çevreci Yazar Pelin Cengiz, Türkiye Çevre Platformunun (TÜRÇEP) Van'da düzenlenen çevre konulu toplantı sonrası Van'daki çevre sorunlarını kaleme aldı.
İşte Çevreci Yazar Pelin Cengiz'in ArtıGerçek'te yazdığı 17.04.2019 tarihli köşe yazısının satır başları...
Bir yanına saray yapılan gölün bir yanına kimyasal atık boşaltılıyor, ilginç değil mi? Vanlıların Van Denizi dediği bu eşsiz doğal, kültürel ve tarihî alandan bir tane var, ikincisi yok.
TÜRÇEP Van'da Toplandı
Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye Çevre Platformu tarafından Van Çevre ve Tarihi Eserleri Koruma Derneği'nin (Van Çev-Der) ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantılara katıldım. Toplantıların ilk gününde "Van Gölü Havzasının Sorunları" ikinci gününde ise "Ekolojik Toplum ve Sorunları" ele alındı.
Özellikle Van Gölü ile ilgili anlatılan sorunlar, hem Van Gölü'nde yaşanan vahşi kirliliği hem de demokratik, ekolojik bir toplum olmaya ne kadar uzak olduğumuzu gösterdi.
36 Göl Kurudu
2017 verilerine göre, Türkiye'de son 50 yılda tamamen insan kaynaklı faaliyetler nedeniyle 36 tane göl kurudu. Bir bölümü de yine insan baskısı kaynaklı ya kurumaya yüz tutmuş durumda ya da aşırı kirlenme, kıyı işgalleri ve bilinçsiz kullanımla göl özelliğini kaybetme tehlikesi altında.
Van Gölü ile ilgili en ciddi meselelerden biri her türde, her boyutta yaşanan kirlilik...
Kirlilik İnsan Kaynaklı
Aslında Van Gölü havzasında ciddi bir sanayi tesisi olmamasına rağmen insan kaynaklı kirlilik dikkat çekici.
Göle 56 bin 400 metreküp kanalizasyon atığı deşarj ediliyor, günde 650-700 ton civarında evsel atık vahşi depolama biçimiyle göle bırakılıyor. Biri çimento diğer şeker fabrikası olmak üzere iki sanayi tesisi var ancak onlarca taş ve kum ocağı, beton santralleri her gün doğayı katlediliyor.
Arıtma Tesisi Nüfusa Cevap Vermiyor
Bunların yanında göle atılanlar arasında plastik, ambalaj atıkları, metal, hurda araç, ömrünü tamamlamış lastikler, elektronik eşyalar, aküler derken ne ararsanız var. Mevcut arıtma tesisleri kent merkezi nüfusunun 100 bin olduğu dönemden kalma. Oysa Van kent merkezi 600 bin olmak üzere toplamda 1 milyon 200 bin kişilik nüfusa sahip.
Kıyı şeridindeki aşırı ve çarpık yapılaşma da işin diğer bir boyutu. Burada en kritik konu Van Gölü ve çevresinin bugüne kadar hiçbir koruma kanununa konu edilmemiş olması. Birkaç kez Meclis'te Van Gölü Havzası Koruma Kanunu teklifi verilmiş.
3621 sayılı Kıyı Kanunu'na göre, kıyıdan 100 metreye kadar olan mesafede yapılaşmanın yasak olmasına rağmen, Van Gölü sahillerinde bu kıyı kanunu uygulanmıyor.
Van Gölü Koruma Yasası'nın hazırlanması için de mücadeleye başlanmalı. Kirliliğe maruz kalan sularla ilgili hiçbir çalışma yapılmadığı belirtiliyor.
Göl Böyle Giderse Balçık Çukuruna Dönecek
Bütün bu vahşi kirlilikten insanlar, canlılar, tarihî yapılar, doğal alanlar nasibini alıyor. Sular kirleniyor, su kirlenince toprak kirleniyor, tarımsal faaliyetler geriliyor...
Göl, hiçbir koruma faaliyeti gerçekleştirilmezse ve bu şekilde kirletilmeye devam ederse bir balçık çukuruna dönüşecek.
Vanlıların Van Denizi dediği bu eşsiz doğal, kültürel ve tarihî alandan bir tane var, ikincisi yok. Bir kere yok edildi mi ne yapılsa eskisi gibi yerine konulması mümkün değil.
Bu doğa katliamına sebep olanlar da Van Gölü canavarını hiç gölün içinde aramasın, göldeki esas canavarı görmek için aynaya bakmaları yeterli...
Sitemizdeki diğer Köşe Yazıları için TIKLAYINIZ