Mercimek Mehlesinde Elim Bir Kindirek Faciası
Sait Ebinç'in kaleminden Mercimek Mehlesinde Elim Bir Kindirek Faciası. Efendim devirsi gün sabahın köründe validemle birlikte Hanikoğlunda mûkim olan bibim gile gitmek için yola revân olacağız. Vâkıa erişte bu sene bibim gilde kesilecekmiş. Anlaşılan Suvaroğlu'ndan Mercimek Mehlesine doğru hamallık vazifesi bu fakire düşeceğini bildiğim için "Ana diyorum bu erişteyi niye komşu Nuriye ablayla kesmiyorsun da taa Suvaroğlu'ndan Mercimek mehlesine bu eziyet niye" ? "Sen bilmediğin işlere garışma" Diyip konuyu kapatıyor. Daha önce bahsetmiştim. Bir zamanlar Van'da kadınlar hamamına giderken daha henūz cinsiyetini idrak etmemiş yedi yaşın altındaki biz erkek çocukların mendilden evin perdesine evde çul çaput ne varsa kaya gibi bohça haline getirilip sırtımıza verilip taşıma işkencesinden hamam sahibi o kadının anamı bir köşeye çekip "Vah bacı senin oğlanın gözleri velfecri okuyor oldu olacak kocanı da hamama getireydin bari" sözünden sonra hamam işkencesinden ebediyen terhis olsak bile biz erkek çocukların Van'da işkencelerinin bittiğini sanmayın.Eşyaların Hamallığını Yapan Gariban Çocuklar
Otomobillerin nadirattan olduğu senelerde evin ve hususende anamızın bu işkencelerden biri de eşyaların hamallığını yapmak hep biz erkek çocukların hissesine düşen bir görevdi. Sırtımda bir torba içinde kindirek, ğeçirdek, oğlava, mazraka, yarım teneke yumurta ve un kadınların muhabbeti için pasta börek çerez bir de inanamayacaksınız validemin vazgeçilmezi akide şekeri!! Suvaroğlu'ndan taa Mercimek mehlesine gidiyoruz. Söylene söylene validemin refâkatinde yürüyorum. Peki bu kadar pasta böreği bana taşıtıyorsun da bu erişteyi ne zaman keseceksiniz. Çay aralarında mı? Diyince. validemden bir azar daha işitiyorum. Validemin refâketinde yürüyorum.. yürüyorum.. Fakat yol bir türlü bitmiyor.Gavur Ölüsü Gibi Yük
Erek Mahallesine geldiğimizde sırtımdaki yük dayanılmaz vaziyet alınca. Valideme Ana!! Allah aşkına bibim gilde akide şekeri yoğ mu? Bunca ağır yük yetmezmiş gibi bir de bu akide şekerini yük etmeseydin bari!! Diye söyleniyorum. Anam da her zamanki gibi "Niye men seni dokuz ay karnımda taşımışam". Ya ana diyorum. bir bebek en fazla ne kadar ağır olabilir ki toplasan en fazla üç kilo. Senin bana yüklediğin bu yük gavur ölüsü gibi ağır. Üstelik Suvaroğlu'ndan Mercimek Mehlesine!!! Valideme söylene söylene giderken Hanikoğlu sapağından tam Mercimek Mehlesine dönerken Terzi Refonun evinin köşesindeki dibeğin başında Faytoncu Kadir efendinin refikası ve mahdumesi Gülten ğanım bir de Meşure ğanıma rastlıyoruz. Bunca yükün ve yolun altında ezilmenin haklılığıyla kadınların bu seremonileriyle ilgili her şeyin bedelini bu belangaz fukara çektiği için artık canıma tak ettiği için sinirimden "Gülten ğanım bu gırdan avrat da kim" diye sormamla Meşura ğanımın gözlerinden ateş püskürmeye başlıyor.Gırdan Avrat Menşure Ğanım Köpürüyor
Nasıl olduysa Meşure Ĝanım o sinirle sırtımdaki çuvaldan kindireği kaptığı gibi bana yöneliyor "Gavur oğlunun dığası şimdi senin kafanı bu kindirekle on yerden yarayım da gör bağım kimdir kırdan avrat!!! " Derken anamı siper edip arkasına kaçıyorum. Validem araya girip "Meşure bacı bahtına düşmüşem!!!" "Etme, eyleme o bir çocuk" diyerek durumu yatıştırmaya çalışıyor. Meşure bacı sen o' nun kusuruna bağma. O ne de olsa bir uşağ. Meşure abla valideme cevaben "Çocuğ deme münzür şergede çocukluğunu bilsin. Ne biçim uşağ yetiştirmişsin" diye validemi azarlamaya başlıyor.Peri Mazalının Yan Etkileri
Validem de "Hiç sorma yedi tane çocuk yetiştirdim bu hiç ötekilerine benzemiy". "Bunu hep gaynanam yüzden gözden çığardı. Kusara bağma Meşure ğanım.. Bu uşaĝın his terbiyesini tamamen kaynanam oluşturdu. Bu uşağa o kadar çok peri masalı anlata anlata bu uşağda ne zaman kadınları görse nenesinin anlattığı masallardaki gibi ince kibar perilere benzemeyen herkese "Gırdan" demeye başladı. Bi de menim kabahatim bir keresinde bu uşağı balayken kadınlar hamamına götürmüştüm. Orda oğullarına kız beğenmeye gelen müstâkbel kaynanalardan biri "Beğenmediği bir müstakbel gelin adayına "Gırdan" diyince bu çocuğun körpe dimaĝına yer etmiş." diyerek Meşure abanın öfke ve sinirini bu izahatlarla yumuşatarak beni kindirek faciâsından kurtardı. Özür beyanındaki bu açıklamalar Meşure abayı ikna etmiş olacak ki kindireği elinden bırakınca rahat bir nefes aldım. Ne ise ağır bir kayaya çarpmanın bedelini validemden yediğim bir iki azarla kurtarıp yola devam edip dört yüz metre uzaklaştıktan sonra dönüp Meşure ablaya bağtım. o halâ her dilden küfür etmeye devam ediyordu. Az ileride olayı duyan tepe başının kızları yolumuzu kesmez mi!!Kızların Paşası Menşure Ğanım
Meğerse bu Meşure ğanım Tepebaşı mehlesi kızlarının vaktiyle paşasıymış. Hepsi bir ağız etmişçesine Vay efendim sen bizim dünya güzeli Meşure abamıza Nasıl gırdan dersin O bizim paşamızdır. "O göründüğü gibi gırdan değil" "Meşure abla aslında gırdan değil gemikleri iridir" diyeni mi desem "O aslında açık renkli elbise giydiği için öyle bana gırdan görünmüş te vesaire veasire. Anam ikinci bir kindirek faciası yaşamayım diye tam o ara beni çimdiklemese Tepebaşının kızlarına da son sözümü söyleyeceğim fakat söylüyemiyorum. Bibim gilin sokağa girince kendi kendime Bu Meşure ğanım bu şekil şemalle Tepebaşının gızlarının paşasıysa hayret bunlar nasıl evde kalmamışlar diye kendi kendime terennüm ediyorum. Efendim o gün bibim gilde yatıya kaldığımız için ikinci gün eve dönerken ikindi vakti Mercimek mehlesinde yine Faytoncu Kadir Efendi'nin mahdumesi Gülten ğanımla Meşure abaya teveffuk ediyoruz. Bir de ne göreyim o Meşure aba gitmiş yerine bambaşka bir Meşure aba gelmiş. Kendi kendime acaba kindirek korkusundan dolayımıdır Meşure aba bu kez bana sevimli görünmeye başladı. Meşure aba O dün gördüğüm gırdan kadın yerine daha zarif daha sevimli güzel bir meşure hanım gelmiş. Meğer vaktiyle bizim Van'ın eski sakinlerinden şimdi batı memleketlerinde mukim hüner sahibi bir terzi ve sanatkar Yalçın Ünver ustaya Meşure aba'ya daha koyu kahverengi elbiseler biçtirip bütün gırdan taraflarını sanatkar terzi incelikleriyle ve koyu renklerin gözü yanıltıcı inceliklerini kullanarak kapatmışlar.
Editör: Nihat Işık