Ne kar, ne çamur engelleyemezdi bizi.
Bayram sabahı büyüklerimizle camiden bayram namazını kılıp dönünce, Halil İbrahim bereketli sofralara kurulur neşe içinde bayram kahvaltımızı yapardık. Sonra ver elini komşu bayramlaşmalarına. Dizi dizi çocuklara gülümseyen hane sahipleri elimizde taşıdığımız naylon torbalarımıza şekerler, fındıklar katarlardı.
Naylon torbalarımız dolunca mahalle aralarında, möhre duvar diplerinde iki elin avucu kadar bir karışlık derinliklerde milavlar kazar fındık oyununu başlatırdık.
Mesafe çocuk adımlarımızla beş altı metre olurdu. Avuçlarımız arasına aldığımız fındıkları milava atardık. Milava tüm fındıkları sokmak hüner isterdi. Başaranlar milav başını bekleyenden attığı kadar fındık kazanırdı. Ya da milavdan taşan fındıklar dışarıya çift olarak taşmışsa...Tek çıkan fındık sayısında atan, attığı fındıkları milav başında bekleyene verirdi.
İri ve içi dolu fındıklara "elmiyalık" derdik. Kimimiz bu özel büyüklükteki fındıklara çakı ya da eğe ile benekler çizerdi.
Fındıkların tümünü milav çukuruna atanlar sevinçle:
"Mıdı kellip!" diye bağırırdı.
Yani fındıkların hepsini milava atmanın zafer çığlğıydı bu.
Tüm fındığını ütülenenler milav başına çöker:
"Tek gelsin dımbıl alayım" dileğinde bulunurdu. Bu dilek gerçekleştiğinde milav başını bekleyen kazandığı için dilek dileyene mutlaka fındık verirdi. Dımbıl fındık oyununun bahşişi, kaybedenin oyuna yeniden dahil edilmesiydi...Ve oyun böylece sürüp giderdi.
Van'ın bayramlardaki bu yöresel oyunu ne yazık ki şimdilerde anılarda kaldı. Betonlaşan kentin insanları unutur oldu.
Halbuki yeşil alanlarda bu oyuna yeniden hayat verilebilir. Çocuklar bir anlık olsa bile dünle tanışır, dijital oyunların Asosyalleştiren tutsaklığından uzaklaşırlar.
Sevgili kardeşim Nihat Işık bu doyumsuz güzel oyunun bir örneğini gerçekleştirir, videosunu oluşturursa Van kentinin bu kadim geleneğinin sürdürülmesine katkı sağlar diye düşünüyorum.
Haydi sevgili Nihat hocam! Top sende ve yeğenlerimde.
Şahin Akçap'ın Sitemizdeki diğer Köşe Yazısını okumak için
Tıklayınız