Van’ın Unutulmaz Esnaflarından Yahudi Muşe

Van güzeldi asude bir şehirdi can yitirme mal yitirme korkusunun olmadığı bir huzur diyarıydı Van.
Bu meyanda Van’da hatırladığım iki de gayrı Müslim esnaf vardı. Biri Yahudi Rahmi idi yeri şimdiki Gürses ticaretin olduğu yerlerde idi. Diğeri ise Şimdiki Kahvaltıcılar çarşısının önündeki köşe yerde ehli ticaret Yahudi Muşe efendiydi. Şöyle biraz orta boyluca ve sürekli Fotör şapka takan güzel bir Türkçesi olan kendi halinde hürmetkar hesabına kitabına doğru. Asla fahiş fiyatla mal satmayan güzel bir esnaftı.

Dükkanında Yok Yoktu

Yeri alabildiğine büyüktü ve bir işçisi haricinde oğulları dükkanı çekip çevirirdi. Diyeceksiniz ne satardı? Sebze meyve haricinde onun dükkanında yok yoktu. Yani tabiri caizse 50 li yıllarda daha Vanın nüfusunun yirmi binlerde seyrettiği zaman o dükkan Van!ın süper değil hiper marketi gibiydi. Köylü şehirli ne ararsa ne sorarsa Yahudi Muşe Efendinin dükkanında bulunurdu.
Neler yoktu ki;kazma, kürek, nişadur, baharat, eğer, semer cila, boya. Aklınıza ne gelirse orada bulur ve alırdınız..
O yıllarda Nuri Leflef ayakkabı cila ve boyasını biz hep orada bulur ve alırdık. O yıllarda Van’ın en önemli nalburu Kâhya Memet Delibaştı. Onda olmayanlarda Muşe efendide olurdu. 
Çok zengindi ve müşterisi de çoktu. Hiç kimse o Yahudi olduğu için ona gitmeyeyim almayayım diye düşünmezdi. Hüsnü ahlaklı bir insandı. Şimdikiler gibi kazıklayayım tufaya getireyim kandırayım tarzında bir esnaf değildi. Bir giden bir daha giderdi.


Hatta Vanlı esnaf onu kıskandığı için. Niye gelip bizden almıyorsunuz da gidip bir yahudiden alıyorsunuz diye serzenişte bulunan, dedi kodu çıkaran Vanlı esnafta yok değildi. Ama müşteriyi etkilemiyordu. O bir Yahudi olduğu halde Van esnafından daha kaliteli ve ucuza mal satıyordu bunu bilen insanlardan biri olarak bunu burada açık yüreklikle ifade edebilirim.
Kendisi Yahudi olduğu halde Türk ve Müslüman düşmanlığı yapmadı ve hatta milli bayramlar da bizim Türk esnafları gibi al bayrakla dükkanına asar ve süslerdi. Dükkanının önünü bayraklarla donatırdı.

Eski Vanlılar
Van'ın Unutulmayanları

Yahudi Olduğu İçin Asla Horlanmadı

Evi de Şimdiki Küçük Cami sokağında idi. Orada oturur ve sesiz sedasız gider gelir ve orada sokaktaki komşuları ile de iyi geçinen bir komşu idi. Zaten orada ki komşuları da hep marangoz esnafıydı .
İşte komşuları, Süleyman Toktamış, Kalaycı Osman Gemici, Şekerci Dayı, Berber Ahmet Yedek, Enver Perihan oğlu, Abidin Perihan oğlu, Naci Suvar (Berber), Bakkal Remzi Oktay, Behlül Dikici, Hamit Ekinci, Hüsamettin Oskay, Kalaycı Kadir Usta, Terzi Zeki Amca, Cecimci Mehmet efendi, Bisikletçi Mehmet Eser ve Süleyman Tahta kıran daha nice güzel esnaflarla komşuluk yapıyordu oturduğu mahallede.

Van'ın Güzel İnsanları

Aman efendim o muhitte ne güzel insanlar yaşardı. Hepsi birbirinden mükemmel cana yakın ehli sohbet kadir ve kıymet bilen insanlardı hepsi. Onlar esnaftan öte kırk yıllık dostlardı. Onlar için her şey de para değildi.
Dönelim mevzu muza ve Küçük Cami civarına elveda diyelim.
Yahudi Muşenin birkaç oğlu vardı onlardan biri de benim Atatürk İlkokulunda arkadaşımdı. İsmi Bünyamindi. Ben sınıfta en arka sırada otururdum o da benim bir sıra önümde otururdu. Bünyamın de babası gibi öyle halim selim bir çocuktu. Asla bizimle didişmez bizde ona karışmazdık. Hatta biz onun Yahudi olduğunu hiç aklımıza bile getirmez onunla gezer dolaşır oyun oynardık. Asla onu horlamadık ve dışlamadık.
Oda bize karşı çok saygılıydı dini günlerde Ramazan geldiğinde o bile bir şey yemez yanımızda öğlen tatilinde eve gider yer içer gelirdi. Gerçi biz de öyle ramazanı ihya edecek kadar bilinçli çocuklarda değildik bazen oruç tutar bazen de tutmazdık.

Van'ın Unutulmazları
Yahudi Muşe ve Dükkanı

Hakkına Hesabına Doğru Bir Esnaftı

Onlarında bazı oruçlu günleri olurdu o da bir şey yemez içmezdi. Kısacası gidecekleri zamana kadar o ailenin Vanlılarla hiçbir sorunları olmadı Ve Vandan kimseyi kırıp incitmeden gittiler. Gittikleri zamanda Kıbrıs harekatından sonralardı Tam tarihi bilemiyorum doğrusu.
Yahudi Muşenin Yahudi olduğu halde ne kadar karakterli, dürüst,hakkına hesabına ne kadar bağlı olduğunu size bizatihi şahit olduğum bir anımı burada dile getirerek yazımı noktalamak istiyorum.
Efendim, ben orta okul sıralarındaydım bir bayram arifesi Rahmetli Dedem Ziya Kayaçelebi beni aldı ve dedi ki gel gidip bi şeyler alacağım alayım al sen eve götür. 
İşte o sırada Yahudi Muşenin dükkanına vardık. Selamdan sonra dedem 100 gram kahve istedi. Tabi o yıllarda kahve almak kahve içmekte bayağı lüks sayılırdı.

Hakka Önem Verirdi

Neyse o yıllarda teraziler eski iptidai teraziler. Küçük bir kese kağıdına 100 gram kahveyi bıraktı. Derken terazinin öbür kefesine de yüz gramı bıraktığında yanına da bir kese kağıdı koyunca dedem meraktan sordu:
-Muşe efendi o kese kâğıdını niye koydun?
Muşe efendi dedi ki:
- Ziya bey o kese kağıdı ağırdır onun için senin bana hakkın geçmesin diye koydum.
- İşte bunu ben bizatihi gördüm. Çünkü eskiden yapıştırıcı yoktu kese kağıdını dürdüğün zaman ya çirişle ya hamurla yapıştırırdınız ki o da bir ağırlık çekerdi
İşte böyle hakkına hesabına doğru bir esnaf olan. Muşe Efendi 70 li yıllarda sessiz sedasız çekip gitti. Nereye gitti ne yaptı bizce malum değil. Ancak iyi bir esnaf olarak çekip gitti.

İşte Böyle Sevgili Dostlar

O güzel insanlar ve o eski mekanlar artık yok hatıralarımızda kaldı
Cep telefonun değil telefonumuzun olmadığı zamanlarda; bir gün önceden anlaşır, okula işe arkadaşlarımızla giderdik. Yolundan kaybolmuş bir insan görsek, hemen mağdurluğunu şaşkınlığını anlar yardımcı olmaya çalışırdık.

Yüzlerimizde her zamana bir tebessüm, zihnimiz rahat kalbimiz sevgiyle doluydu.
Oysa şimdi her taraftan insan geliyor üzerimize. Şehrin boğuculuğunda nefes alamıyoruz... Nefes almak için birilerinin omzuna çıkıp yükselmemiz gerektiğini hissediyoruz. Bırakın tanımadıklarımızı; tanıdıklarımızla karşılaşmamak için kafamızı çevirir yolumuzu değiştirir olduk. Otobüslerden boş olanları, yolların trafiksiz kaçamak olanlarını öğrendik.
Kafamızda stres, içimizde nefret var. Daha çok malımız daha çok borcumuz var. Daha çalışmadığımız günlerin gelirini ipotek ettiğimiz kredilerimiz var. Yaşanacak daha az mı yer var, yetmiyor mu yemeğimiz?

Kesinlikle hayır…

Daha çok yiyoruz. 
Evlerimiz Arabalarımız daha büyük; ama yüreklerimiz daha küçük…

Şair-Yazar Ümit Kayaçelebi-21.01.2019

Sitemizdeki diğer Köşe Yazıları için TIKLAYINIZ

Editör: Nihat Işık