Şehirlerde gerçeklik payı olmayıp dilden dile dolaşan ancak insanların gerçek olmuş gibi anlattığı ilginç şehir efsaneleri vardır. İşte Van’ın Şehir Efsaneleri.

Ekmeğin Parasını Ver Yeter

Vanlı’nın biri çorbacıya gidip az çorba siparişi verir. İçtiği az çorbaya garson ekmek yetiştiremez. Çıkışta içtiği çorbanın fiyatını sorar ve kasadaki esnaf o efsane cevabı verir;

- Çorba bizden olsun sen yediğin ekmeğin parasını ver yeter!

Kamyon Sizin Deli Kardeşimiz Benim

İnsanlardan para toplayan ve topladığı parayı her akşam eve götüren Van’ın sevilen bir delisinin ağabeyleri mal paylaşımı yapıyormuş. Mirasçılardan biri kendisine teklif edilen kamyonu kabul etmeyip tercihini, her akşam yüklü bir hasılatla eve gelen deli kardeşinden yana kullanıp o efsane teklifte bulunmuş.

- Kamyon sizin deli kardeşimiz benim!

Van Şehir Efsaneleri
Van Efsaneleri

Van Kalesine Açılan Gizli Tüneller

Her şehirde olduğu gibi Van’da da gizli tünel efsaneleri geçmişten günümüzü dilden dile dolaşır. Bunların en bilineni, Eski Van Şehrinin kurulu olduğu Van Kalesine çıkan gizli tünellerdir. Eğer ki kale kuşatılırsa, insanların kuşatmadan kurtulmak için Erek Dağı, Kalecik Tepesi ve Toprak Kaleden Van Kelesine gizli tünel çıkışları yapılmıştır. Hatta Toprak Kaleden Van Kalesine olan gizli tünelde 1052 merdivenli olup bir öküz arabasının da geçeceği genişlikteymiş

Dadaş Efsanesi

Van efsanelerinden bahsederken Van’ın Efsane Müdürü Servet Aydın’dan, namı diğer Dadaş’tan bahsetmeden geçemeyiz.

Van’ın en köklü okullarından olan Van Atatürk Lisesinde uzun süre idarecilik yapmış ve disiplini ile efsaneleşmiş Dadaş’ın çekmecesinde boy boy sopalar varmış. Dayak atacağı öğrencisine sopa seçme özgürlüğü tanıyacak kadar ince düşünceliymiş.

Kuskunkıran Tüneline Talip Vanlı Müteahhit

Tehlikeli virajları ile bir zamanlar şoförlerin korkulu rüyası olan Kuskunkıran Geçidi için yapılan tünel ihalesine üç firma girer. Japon müteahhit; geçidin her iki tarafından başlatacağı kazıyı %2 ıskalama payı ile ortada birleştirerek geliş ve gidiş yönlü olmak üzere tek tünel yapacağını taahhüt eder. Laz müteahhit de Japon müteahhit ile aynı yöntemi kullanacağını ancak ıskalama payının %4 olacağını bunun da çok sıkıntı olmayıp en kötü ihtimalle tünelin biraz daha geniş olacağını belirtir. Vanlı müteahhit de aynı yöntemi kullanacağını ancak ıskalama payı konusunda taahhüt veremeyeceğini, geçitin iki tarafından başlatacağı kazı çalışmasını ortada tutturamazsa en kötü ihtimalle biri geliş biri gidiş olmak üzere iki ayrı tünel yapacağını belirtir.

Üç önemli ‘E’

Vanlı bir İş Adamı katıldığı TV proğramında, Van için Üç önemli ‘E’nin olduğunu söylemiş; Eğitim, Ekonomi ve Ehlak

Van Şehir Efsaneleri
Van Şehir Efsaneleri

Hz. Ali’nin Zülfikar Kılıcı

Hz. Ali  Zülfikar adlı Kılıcıyla Akköprü taşını bir vuruşta ikiye ayırmış. Van Kalesi’nin üstündeki ayak izi de Hz. Ali’ye aitmiş. O ize ayağını basıp aşağı atlamış. Hatta Evliya Çelebi Van Seyahatnamesinde;  ‘Canavarın bir de babası vardı ve Hazreti Ali, bunu kılıcı Zülfikar ile öldürmüştü. Şimdiki canavarın sesini ben de duydum ama kendisini görmek kısmet olmadı’ diye bahsetmiştir.

Van Şehir Efsaneleri
Akköprü Taşı Van Şehir Efsaneleri

Abdurrahman Gazi Türbesindeki Ağacın Sırrı

Van Kalesinde bulunan Abdurrahman Gazi Türbesinde bulanan ve görüntüsü ile hamile bir kadını anımsatan ağaç aslında türbede yatan Abdurrahmam Gazi’nin kızıymış, babasının defnedildiği bu yere gelince, Allahtan bir dilekte bulunmuş. Dileğinde , keşke ben bir ağaç olsam da babamın başında O’na gölge olsam’ bu dileği gerçekleşen şeyhin kızı o dönemde hamileymiş ve o anda ağaç oluvermiş.

ÖZ VANLI EFSANELERİ

Van'ın Efsane İsimlerinden; Nazmi Saraçoğlu, Mesut Menzilcioğlu, Remzi Dede, Yunus Türkoğlu ve Ferruh Güldal tarafından Van Şivesi ile aktarılan Şehir Efsaneleri

Eski Van Çoğ Ğoşmiş

Van eskiden o kadar yeşil ve ağaçlıkmış ki, bir maymun Van dan bir ağaca atlasa teeee Tatvan a geder hiç yere inmeden daldan dala atliyarağ gidermiş.

Beşyol Kazısında Çıkan Hazine

O yeralti çarşisının temelleri kazılınca kepçeci nece kepçeyi vurup oradaki küp gırılıp sonra ğoorrr diye altınlar tökülüp kepçeci ele hemen üstüni toprağa gapatım o ağşam mütahitle beraber bi gamyonla gelıpler garanlığta bi gamyon altın gamyona doldurup gidipler zaten o inşaat bi ara durdi ya aha işte o zaman olmilşti o kepçeci de mütahitle şimdi İstanbulu en zenginlerinden oluplar.

Nerde Eski Gışlar

Vanda eskiden ele gar yağardi millet bi yere gitmağ için garın altından tünel açardi, hele rehva, düzünde ele gar yağardi ki millet telefon direklerinin tepesine, ayağıni goyup ayakkabılarıni bağlardi.

Van Şehir Efsaneleri
Van Gölü Kıyısında Bulunan Almanlar Kampı

Almanlar Kampı

Pans köyünün orda Almanların kampi var Türkler içeri giremiyi onlar aslında, burada uranyum aramağa gelmişler belki de o cenevar, dedığleri onların küçük denızaltısidır.

Beton Dökülen Su Altı Kaynağı

Özalp yolunun oradaki çöplüğün oradan tren rayi için kepçeler kazarken aşağıdan bi yeraltı nehri çığıp üstüne yün le beton döküpler ancağ gapanıp eger oni batırnasadilar 50 seneye geder Van ın su ihtiyacına yeterdi.

Sihirbaz Zatı Sungur

‘İnce Model Kız Kesme’ numarası ile dünyaca ünlü sihirbaz Zatı Sungur Van’a geldiğinde bir izleyicisinin kafasını kesip Berber Nevredin’e vermiş ve demiş ki sen bu başı traş et be birazdan gelip alıram.

Taş Kapının Saklı Hazinesi

Akköprü'deki daş gapi senede bir gün açılır içi doli hazinedir bi seferinde bi çoban kapı açıldığında içeri girmiş özüni altın toplamaya kaptırmış kapı kapanmış o gün bu gün içeridedir.

Define Hikayeleri

Ermenilerin altın darphanesi Yedi Kilisenin altındaymış. Ama üzerinde sihirli bir daş kapağ varmış. Hem bileği hem nefesi guvvetli bi ğoca olmazsa hepsi arıya dönüp uçup gidermiş. Akdamar adasının da alti doli altındır. Deprem olduğunda biri adadaymiş. O diyip ki ele nece deprem oldi yer sallandı aşaği dan şıngır şıngır altın sesi geldi.

Erçek Gölü Van Gölünün Anasıdır

Erçek Gölüinin küçük olduğuna bakmayın. Aslında Erçek Göli Van Gölünün Anasıdır. Erçekten Van Gölüne de bi bağlanti var hatta Erçek Gölüne düşen bi baston Vangölünden çıkmış.Bi ara ikisini birleştırmaği düşünüpler tam kepçeyi vuruplar gölün içiden birden bele peri gibi biri çığıp diyip ki "durun vıle eğer anayla oğuli birleştirirsenız zina olur" ona sebep iki göli birleştırmağtan Vaz gecıpler.

Gökyüzüne Çekilen Şahmeranın Gocasi

Gem köyündekiler görüp. Şahmeran var ya o yılanın gocasi olacağ herhalde el büyük bir yıllanmış. Önce ağaç kütügi zannedıpler. Sonra havaya dikilmiş bağıplar ki yılan sen sele 5 men diyim 10 metre uzunluğunda. Hem de iki boynuz varmiş. Sonra gökten Bi zincir inmiş yılani gökyüzüne çekıp galdırıp.

Evine Bağlı Van Kuşu

Hani menım o gınali ev guşi vardi ya mende oni bi iranliya, eyi paraya satmıştım 2 sene sonra irandan gaçıp gelıp bağtım bizim damda durup, ama heyvan ele zayıflıyıp gemeti galmamiş, gardaş ev guşi besliyecağsan bele olmali obirleri ele mığodur.

Kapıyı Kapatın Ceyran Yapi

Dönemin Van milletvekillerinden biri seçildiği süre boyunca mecliste hiç söz almamış hiçbir konuda kürsüye çıkmamış yıllarca bulunduğu mecliste kimse onun konuştuğunu duymamış. Yıllar sonra bir gün mecliste hararetli bir tartışma varken vekiller el kaldırıp söz hakkı istedikleri sırada bizim vekilin de tarihte ilk defa el kaldırdığını gören meclis başkanı şaşkınlık içinde tokmağı kürsüye vurarak bütün meclisi susturmuş ve mikrofondan "sayın vekiller şimdi söz hakkını Van millet vekilimize veriyorum buyurun Sayın vekilim" diye söz hakkını vekilimize vermiş.
Salonda oluşan büyük bir sessizlik ve şaşkınlık içinde vekilimiz ayağa kalkarak o efsane sözü söylemiş "sayın başkanım arkadaşlara seleyın o pencereleri gapatsınlar ceryan yapi".

Helikopter Yumurutası

Eskiden vana gar yağardi ele yağardi evden eve tünelle gidilirdi.
Van merkez bele iken müküs e ele gar yağardi oranın yoli kışın 6 ay kapali olurdi bazen müküste erzağ biterdi devlet oraya helikopterle gıda yardımi gönderirdi işte bele bi zamanda müküs ün üstünde helikopter görükti ve aşaği kuli kuli çoval çuval erzağ atıldi helikopter gettığten sora müküsliler kolilerın başına goşti belediye başkanının eşliğinde kuliler çuvallar açıldı içinde patates soğan un şeker bulgur makarnalar çığti çoğ sevındıler tabii o sırada havadan atarken serpilmiş bele pembe yuvarlağ bir madde gördiler annamadilar bu nedır şaş galdilar herkes birbirine ve o maddeye bağıp "vıle bu nedır?" diye sordilar ordaki heç biri bilemedi o nedır dediler ki buni bilse bilse buranın en yaşlisi olan hecı" berke can" emmi bilir. Götürdiker ona Berke Can emmi o maddeyi aldi eline sağa çevirdi sola çevirdi biraz mıncığladı ama ne olduğuni annamadi sora bu maddeyi nereden bulduz yetımler dedi onlarda helikopterden düştüğüni annattilat Ve Berke Can emmi tarihe geçecağ bu sözi seledi "Bu olsa olsa o helikopterin yumurtasidır"

Aslında helikopterden yere düşen o sırada pilotun yemağ için elıne aldıği portakaldi tabi portakal sadece kış mevsiminde çığtığından ve portakal sezoni boyunca müküsün de yollari gapali olduğundan ve yollar temmuzda açıldığında da piyasada portakal galmadığından onlar o güne geder heç portakal görmemişlerdi Yani Berke Can emmi nin de yapacaği pek bişey de yoğti netsın babam.

DEPREM EFSANELERİ

2011’da  Van ve Erciş’te kısa süre arayla yaşanan iki ayrı deprem sonrası dilden dile Deprem Efsaneleri dolaşır olmuş.

Daha şiddetli deprem beklentisinden-Van Gölündeki tusunamiye, hırsızlık vakalarından-tabela değişikliğine…

Üst üste yaşanan iki depremin şaşkınlığından olsa gerek anlatılan her şeye inanılıp dilden dile efsaneleşmiş.

En sonunda bu efsaneler öyle bir hal almış ki  “Van’ı artçılar yıkmadı ama Zırtçılar yıkacak” denmiş...

Van Şehir Efsaneleri
Van'ın Deprem Efsaneleri

İşte Birbirinden İlginç Deprem Efsaneleri;

Bir Tır Ceset Torbası Gelmiş

En yaygın Deprem Efsanesine göre Van’a bir tır dolusu ceset torbası gelmiş. Çünkü Van’da öyle büyük bir deprem olacakmış ki, taş üstünde taş kalmayacakmış. Bu deprem sonrası ne çadır ne battaniye, tek ihtiyaç ceset torbası olacakmış.

Van Gölünde Tsunami Olmuş

Deprem gecesi tsunami olup Van Gölü taşmış. Bir rivayetlere göre  Gölün altı delinmiş. Bu nedenle de yüzeye doğru hava çıkıyormuş. Bir rivayete göre de Gölün ortasından gökyüzüne alev fışkırıyormuş.

Gölün Altından Gelen Patlama Sesi

Van’daki depremi, Van Gölünün altında yapılan nükleer çalışmalarına bağlayanlar bile olmuş. Öyle ki bazı vatandaşlar yaşanan depreme, yer altındaki bu patlamaların neden olduğunu ve bu nedenle fayları yerinden oynadığı tezini savunmuş.

Evinin Soyan Adamlara Yardım Eden Depremzede

Depremi fırsat bilip çevre illerden hırsızlığa gelenler efsane olmasa da, evini kamyona yükleyen hırsızlara yardım eden depremzade tam bir efsane…

Rivayete göre deprem sonrası çadırda kalan vatandaş merak edip evine uğrar. Bir de ne görsün, hırsızlar evinin eşyasını bir kamyona yüklüyor. Durumu çaktırmamak için kolları sıvayarak, eşyaların kamyona yüklenmesi için hırsızlara yardım eder. Eşyalar bittikten sonra da polise şikayete gider.

Belediye Anons Yapmış

Veysi Kurt’un deprem tahminlerinin yanı sıra bir sonrası gün olacak büyük deprem için belediye anons yaparak uyarmış.(Bu anonsu, işlerini rahat görsün diye hırsızların yaptırdığını söyleyenler de var)

Ne Zaman Elime Çift Okey Gelse

Yalan-doğru, sosyal medyada en çok dolaşan deprem efsanelerinden biri Erciş'te kahvehane enkazından çıkartılan genç  Akutçulara; ‘Abi ne zaman elime çift okey gelse başıma bir iş geliyor!’ demiş.

Tabelayı Değiştiren Patnoslular

Van depreminde gelen yardımlardan faydalanmak için Patnoslular, Erciş tabelasını özlerine doğru çevirmişler.

Van Deprem Efsaneleri
Van Depremi Efsaneleri

/p>

YAZILI EFSANELERİMİZ

En Efsane Şehir Efsanesi Vangölü Canavarı

Tarihi Osmanlı kaynaklarına dayanan Van Gölü Canavarı Efsanesi ilk olarak Sultan İkinci Abdülhamid Han devrinde İstanbul’da yayınlanan Saadet gazetesinin 1889 yılı Nisan ayı sonlarında çıkan 1322 numaralı nüshasındaki habere konu olur. Van Gölü’nün Ahlat sahillerinden geçerken abdest almak için göl kenarına inen bir yolcu gördüğü Canavarı en detaylı şekilde tarif eder. Uzun bir süreden sonra Canavar bu kez 1990’lı yıllardan sonra kendini gösterir. Bu defa Canavarı gören dönemin Vali Yardımcısı Bestami Bey’dir. Canavarın nasıl olduğunu (15 metre boyunda, sırtında sivri çıkıntıları olan…vb)  detaylı bir şekilde anlatır. Bu anlattıklarını , daha önceden canavarı gördüğünü söyleyen yöre halkı da destekler. Bu defa iş ciddiye biner ve Van Gölü Canavarı Arama Timi kurulup, gözlüm kuleleri oluşturulur. Hatta bölgeye dışarıdan Araştırma Ekibi getirttirilir. Bir anda Van’da doğan bu efsane tüm dünyaya yayılır.  Öyle ki yerli ve yabancı binlerce kişi Canavarı görmek için Van’a akın etmeye başlamış. Bunun üzerine heykeli dikilip parklara adı verilmiş öyle ki adına film bile çekilmiş.

Ah Tamara! Efsanesi

Vakti zamanında bu adada yaşayan Ermeni baş keşişin, güzelliği dillere destan Tamar adında bir kızı vardır. Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç bu kıza âşık olur. Genç çoban Tamar'la buluşmak için her gece adaya yüzer. Tamar ise her gece, karanlıkta yerini belli etmek için onu bir fenerle bekler.

Bundan haberdar olan kızın babası, fırtınalı bir gecede elinde fenerle adanın kıyısına iner ve sürekli yer değiştirerek gencin boşuna yüzüp, gücünü yitirmesine sebep olur.

Yüzmekten gücünü yitirip, yorulan genç çoban boğulur ve boğulmadan önce son nefesiyle "Ah Tamar!" diye haykırır. Bunu duyan kız da hemen ardından kendini gölün sularına bırakır. O günden sonra ada Ah Tamar! ismi ile anılmaya başlanır.

Taş Kapı/Meher Kapı Efsanesi

Taşkapı olarak bilinen yapı, Van’ın 5 kilometre kuzeydoğusunda, Akköprü Mahallesi’ndedir. Kayaya oyularak iki dikey dikdörtgen çerçeve içine alınmış ve yüzeyinde Urartu çivi yazıları bulunan bir kaya nişidir.

Urartu Kralı İşpuini dönemine ait olan Taşkapı, Urartu dini ile ilgili bilgilerin bulunduğu önemli kaynaklardan biridir. Kapı üzerindeki kitabede, Urartu ülkesi içinde kutsanan tüm tanrı ve tanrıçalar, bunlara sunulan günlük kurban listeleri ve kutsal sayılan dağ, nehir ve kentler bildirilmiştir. Kitabenin bulunduğu nişin hemen ön tarafında, yatay dikdörtgen şeklinde, kayaya oyulmuş bir de kurban sunağı bulunmaktadır.

Taşkapı’ya Meher kapısı’da denmektedir. Meher, “aydınlatan” anlamına gelen bir kelimedir.  Tanrı Haldi’nin buradan bir ışık demeti içinde çıkacağına inanıldığı için bu isimle anılmıştır.

Taşkapıyla ilgili çeşitli inanışlar vardır. Bu yapının bir hazine kapısı olduğu, yılda bir kez, ancak bilinmeyen bir zamanda ve sürede açıldığı ile ilgili efsaneler anlatılır. Efsanelerden biri şöyledir:

Akköprü mahallesi’nde yaşayan Çoban Kız’ın yolu bir gün nasıl olmuşsa Taşkapı’nın bulunduğu tarafa düşmüş. Sabah erkenden hayvanlarını önüne katan Çoban Kız, Taşkapı’nın bulunduğu kayalıkların eteklerinde otlak bir alan bulmuş, hayvanlar otlağa yayılmışlar. Çoban Kız da kapının bulunduğu kayalıklara tırmanmış, kapının önüne gelmiş. Kapıyı, kapı üzerindeki yazıları, şekilleri seyre dalmış.

İnanışa göre bu kapı bir hazine kapısıdır ve yılda bir kez açılır, çok kısa süre açık kalır ve kapanırmış. Tesadüf bu ya, kapının o yılki açılma zamanı Çoban Kız’ın kapının önünde bulunduğu ana denk gelmiş.

Kapı birden bire, büyük bir gürültüyle açılmış. gördükleri karşısında dili damağı kuruyan Çoban Kız, anlık şaşkınlığını üzerinden atmış ve açılan kapıdan içeri girmiş. İçeri girdiğinde şaşkınlığı bir kat daha artmış. İçerisi ağzına kadar altınla doluymuş. Çoban Kız hemen heybesini doldurmaya başlamış, bunu da şunu da alayım derken, süre tamamlanmış, Taşkapı açıldığı gibi yine büyük bir gürültüyle kapanmış; Çoban Kız içerde kalmış.

Akşam olmuş, Çoban Kız’ın geri dönmediğini görenler, merak edip aramaya çıkmışlar. Aramışlar, taramışlar, sonunda hayvanları Taşkapı’nın bulunduğu bölgede bulmuşlar. Hayvanlar bulunmuş ancak Çoban Kız ortadan yok olmuş. İzleri takip ede ede Taşkapı’ya kadar çıkmışlar, Çoban Kız’ın ayak izleri, tam kapının önünde bitiyormuş.

Van Şehir Efsanesi
Taş/Meher Kapı Van Şehir Efsanesi

Kapının hikâyesini bilenler, Çoban Kız kapının önüne geldiğinde kapının açıldığına, kızın içeri girdiğine, kapı kapanınca da kızın içerde kaldığına hükmetmişler.

Rivayet edilir ki, Çoban Kız’ı kurtarmak için kapının önünde bin bir keçi, bin bir koyun, otuz üç deve kurban edilmiş, kapı yine de açılmamış.

Yapılacak tek şey kalmış; bir yıl süreyle kapının önünde, tekrar açılacağı günü, saati beklemeye karar vermişler.

Tam bir yıl sonra kapı açılmış, bekleyenler hemen içeri girmişler. Çoban kızı omzunda altın dolu heybesiyle ayakta, taş kesilmiş halde bulmuşlar. Kapı kapanmadan dışarı kaçmışlar. Böylece de Çoban Kız’ın akıbeti anlaşılmış.

Şahbağı Efsanesi

On yedinci yüzyılda Van kalesini muhasara eden Şah Abbas, üst surlarla çevrili olmasından dolayı kaleyi ele geçirememiş, muhasaranın uzun sürmesiyle otağını kaleyi karşıdan gören Köprü Dağları’nın karşısına kurmuştur. Muhasara o kadar uzun sürmüştür ki, Acemlerin burada kurmuş olduğu bağlarda üzümler yetişmiş meyve verir olmuş, bu sebeple buraya da “Şahbağı” adı verilmiştir.

Muhasara devam ederken kelede erzak tükenmeye başlamış. Buna rağmen Kale Beyi kaleyi sonuna kadar savunmaya kararlıymış.

Günlerden bir gün yaşlı bir kadın Kale Beyi’yle görüşme arzusunun olduğunu ve kendisiyle görüşmek üzere huzura çıkmak istediğini dile getirmiş. Nöbetçiler de kadının bu dileğini yerine getirip onu beyin huzuruna çıkarmışlar.

Yaşlı kadın: “Beyim, görüyorum ki İran şahı kaleyi muhasara etmiş, kalede erzak da azalıyor. Eğer emir buyurursan beni kaleden çıkarsınlar, İran şahının otağına gideyim ona çok değil bir iki kelam edeyim.” demiş.

Kale Beyi buna razı olmamış ama kadın da: “Beyim kadının fendi erkeği yendi, benim de şaha bir fendim var, ne olur bana müsaade edin” diye yalvarmış.

Kale Beyi bu sözler üzerine kadını kıramayıp: “sen bilirsin, kötü bir şey olursa buna ben sebep olmak istemem” demiş.

Yaşlı kadın huzurdan ayrılırken Kale Beyi’nden son bir dileğinin olduğunu ve kendisi kaleden ayrıldıktan sonra kalenin şimal(güney) tarafından, yani şahın otağının bulunduğu tarafa kireç tozlarının burçlardan aşağı dökülmesini istemiş. Kale Beyi bu işe pek bir anlam verememişse de kireç dökmeleri için adamlarına buyrukta bulunmuş.

Geçimini sütüyle sağladığı keçisini ve bir bakraç yoğurdu yanına alarak yola koyulan kadın şahın yanına varmış ki ne görsün, içeri girmenin imkânı yok. Nöbetçiye çok yalvarmış; ağlamış, inlemiş, onlardan merhamet dilemiş ve nihayet şaha haber vermelerini sağlamış. İran Şahı da onu kabul etmiş. Yanına çıkarmışlar. Şah ihtiyar kadını görünce: “Buyur bir isteğin mi var” diye seslenmiş.

Kadın: “Hayır şahım, şükür olsun ki bir isteğim yoktur. Sana hediye olarak keçi ve bir bakraç yoğurt getirdim. Az ise çoğa kabul et, imkânlarım bu kadar” demiş.

Şah bu hediyeleri neden getirdiğini sormuş. Kadın anlatmış: “şahım, bizde adettir; çok kalan misafire az da olsa çok da olsa bir hediye götürürüz.”

Bu sözler şahı çok memnun etmiş. Beraberce otağı gezmeye çıkmışlar. Dışarı çıkıp Van Kalesi’ni görünce şah çok şaşırmış. Çünkü burçlardan aşağı beyaz bir şeyler dökülüyormuş. Şah kadına dönerek: “Burçlardan aşağı dökülen nedir?” diye sormuş.

Kadının beklediği an da bu anmış. Şaha şöyle bir dönüp çok önemsiz olaymış tavrı takınarak:  “Onlar mı, onlar undur şahım” demiş.

Şah biraz daha şaşırmış ve tekrar sormuş: “Ne unudur bu?”

Kadın kayıtsızca başını sallamış: “Şahım kalede o kadar çok erzak var ki, unlar vaktinde yenilmediğinden bozulup acıyorlar. İşte bu dökülen de bu acıyan unlardır. Kale Beyi de o acıyan unları dışarı döktürüyor.” demiş.

Bunun üzerine şah düşüncelere dalmış. Şahın bu düşünceli halini gören kadın: “şahım ne düşünüyorsun öyle?”

Şah ensesini kaşıyarak cevap vermiş: “Hatun ne düşüneyim. Bu düşünce başka düşünce. Demek kalede bu kadar erzak var ha! Bu kaleyi zor zapt ederim.”

Kadın şahın elini öpüp keçisini ve yoğurdunu orada bırakarak otağdan ayrılmış. Doğruca kaleye gelerek durumu Kale Beyi’ne anlatmış. Şah otağını kaldırarak İran’a gitmiş, kale de muhasaradan böylelikle kurtulmuş.

Şimdi o üzüm bağının olduğu köye Şahbağı (Beyüzümü) denilir. Halen Van şehir merkezine bağlı bir köy olan Şahbağı, üzüm bağları ve günümüzde pek görülmüyor olsa da bu üzümlerden elde edilen şaraplarıyla bilinir.

Editör: Nihat Işık