Türkiye'nin 'Hafıza Odası' Diyarbakır'da Açıldı

İnsan, unutulunca çürür.

Hafıza Odası, keçi burcu terasında bunu gösteriyor.

Yaşananlar unutulmasın.

Hafızalardan silinmesin diye...

Dünyaca Ünlü Diyarbakırlı Sanatçı Ahmet Güneştekin’in 'Hafıza Odası' sergisi Pilevneli tarafından Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın ev sahipliğinde Diyarbakır Keçi Burcu’nda açıldı.

Açılışa özel gerçekleştirilen davete iş, sanat ve cemiyet dünyasından ünlü isimler bir araya geldi.

Oldukça ilgi gören sergiyi ziyaret etmek için uzun kuyruklar oluştu.

Hafıza Odası sergisi ile, sarsıcı bir şekilde geçmişle yüzleşmeye davet ediyor.

Sergi 2 ay açık kalacak.

Sergide ‘Kayıp Alfabe’, ‘Analar Duvarı’ ve ‘Yoktunuz’ 'Hafıza Tepesi' ve 'Çürüme' adlı birbirinden çarpıcı çalışmalar var.

Özellikle Diyarbakır Cezaevi’ni anlatan '5 No’lu Koridor' adlı ses ve ışık enstelasyonu ziyaretçilerin ilgi odağı oldu.

Güneştekin: Coğrafya Benim Ailem

Ahmet Güneştekin, sergi açılışında gazetecilerin sorularını da yanıtladı.

Güneştekin, 'Coğrafya aile gibidir. O nedenle bu coğrafya da benim ailem. Yaptığım işlerin onları mutlu etmesi, beni de mutlu ediyor' dedi.

Ahmet Güneştekin, yaptığı işin çocukluğundan bugüne süregelen bir iş olduğunu belirterek duygularını şöyle anlattı;

'Çocukluğumda resim yapmayı severdim. Bir şey yaptığım zaman önce ailemin görmesini, takdir etmesini isterdim. Rahmetli babam desteklerdi beni. Onlar takdir ederse dünyalar benim olurdu, o zaman başkasına gösterirdim. Benim durumum, tam da çocukluğumdaki gibi. Bu coğrafya benim ailem, benim mahallem. Önce ailem. Bu coğrafyada benim ailem. Bu coğrafya ailem olduğu için mutlu olmasını istiyorum. Neden Diyarbakır, neden hafıza odası diye soruyorlar, İlk defa bu işi yapmıyorum ki. Yıllar içinde çok şey değişti, sanatçılar yaşadıkları dönemleri yansıtırlar.'

Sanatçı Tanıklık Eder

Güneştekin, sanatçının tanıklık etmesi gerektiğini de sözlerine ekledi, şöyle devam etti;

'Sanatçı tanıklık ettiği dönemleri bir şekilde aktarmalıdır. Hafızası zayıf bir toplumuz. Ülkede çok büyük yıkım oluyor, felaket oluyor, o gün insanlar yas forması giyiyor. TV’ler üzgün ifade ile haberleri anlatıyor. Herkes hüzünlüdür.

İki üç saat sonra her kes görevini tamamladıktan sona, rengârenk hayat tekrar başlıyor. O gün yası olanlar kendi acılarıyla baş başa kalıyor. Herkes normal hayatına dönüyor. Sanatın başka misyonu var, belgelerle kalıcı durum yaratıyor. Basılı malzeme bir şekilde kalabiliyor. Sanatçı olarak tanıklık ettiğim dönemler, karanlık dönemler. Hepsi hafızamda. Bunu sanatçı olarak, insan olarak, kendi özgürlüğümle sanata dönüştürüyorum.

5 Nolu Tünel

Keçiburcunda tünelin ismini 5 nolu koydum, oradan geçerken sıkıntı çekeceksiniz.

Çok şeyle yüzleşmenizi sağlayacak. Sanat bir yerde yüzleşmedir. İnsanların tanıklık ettiği şeylerin yüzleşmesinde rol alması önemlidir. Birilerinin en korktuğu zamanlarda birilerinin cesurca işler yapması önemlidir.

Sanırım bu görev bana düştü. TSO dan bu teklif edildiğinde, olur, keyifle yaparım dedim. Hazır mısınız diye sordum. Kavramsal şeyler yapacağım dedim. Geldik, mekânı gördük. Keçiburcu surların gözü, olan biteni hafızasına alan mekân. Ben de keçiburcuyla işbirliği yaptım. Bu klasik bir sergi değil beş on resimle temsil edilmiyor. Bu coğrafyada insanların kendi arasından çıkmış birinin yaptığı işleri takdir etmesi önemli. Aile böyle bir şey.'

#diyarbakır #hafızaodası #ahmetgüneştekin

Editör: Nihat Işık