'Geçmiş anlar var ki hayali cihan değer'

İnsan geriye dönüp baktığında nice güzelliklerin yitip gittiğini görünce bir yarısını kaybetmişcesine üzülüyor.

Sizleri geçmişe götürüp yitirdiğimiz güzellikleri yaşatacak muhteşem bir şiir ve muhteşem bir yorum...

MAHALLEME AĞIT

Ey Ezem oğlu! Ezem oğlu!
Şimdi bağlarımız artık gâzel dolu
Siz giderken bahçeleri şenlikli o Van'ın
Suları çekildi o neşeli bağın.
Haber soruyorsan bana o bağlardan
Sadece bir hâtıra kaldı o güzel yazlardan.
Ezemin gölgesinde semaver yaktığı dut ağacı
Halâ eski zaman Türkülerinde hislerimize sinmiş bir acı
Eniştemin plakları bir bir dönerdi o gölgelikte
Ah! ne hoş sedâlar kalırdı yürekte
Ay ışığının bahçeye düştüğü gecede
Köpeklerin uğultularını duyardım o küçük pencerede.
Akköprüde gölgelerini yere seren söğütler
Yaşar ablanın herkese verdiği öğütler
Hanım ablanın cebimize doldurduğu yemişler
Kalmış tatlı bir hatıradır gönlümde.
Bilmem hatırlar mısın Kanlı Meşenin Rahime ablasını
Dudağında muttâsıl tüten Bitlis cigarasını
Kırmızı dudaklarında ince duman tüterdi
Yüreğinde hep güzellikler biterdi
Sabah erken ziyaret ederdi anamı
Hayra yorardı bütün elemi
Ramazan nenesinin asırlık bakır tepsisini sattı bir naylon tabağa
Hala kârda olduğunu zan ediyor aklı sıra
Saibe Ezenin oğlu o güzelim bahçeyi değişti bir betona
Ne güneş, ne de Erek Dağı görünüyor mehlemizden bu sıra
Hâzan yeli ömür bahçesinin yapraklarını erken döktü o sene
Veyselin bir gecede her teline aklar düştü saçının
İki taze fidanını toprağa veren Ğanım bacının
Hangi tarife sığar yüreğine düşen bu acının
Töriye abla töre sahibiydi her daim
Kurut ezeni gidip ondan alırdık
Kürt köftesi yapıldığı günlerde
Ah! ne lezzet alırdık.
Kahkahasıydı kadınlar meclisinin Deli Edip
Şaka yollu kızlar Edibe göz edip
“Hangimizi beğendin ” diye sual edip
O da “İmansızlar cigaramı verin men gidim!!”
Mahallenin bütün güzel kızlarını bir cigaraya değiştiren Edip
Şimdi nerde bilinmez?
Edibin o sâf ruhu bu şehrin hafızasından silinmez.
Çok günler çok seneler geçti buradan.
Garip Nene öleli kırk yıl geçmiş aradan
Ondan kalan iki göz dam, bir de tendir evi
O buharı üstünde ekmeklerin kokusu duyulmaz oldu.
Apartmanlarda komşuluk hal hatır artık sorulmaz oldu.
Sabah erkenden sokakları sulayıp süpüren mahellenin hanımları, kızları
Süpürüldükten sonra toprağın renkten renge giren alaca tonlu halleri
Medeniyetin kalmış ince bir zevkidir yadımda
Kimler öldü kimler kaldı diye soruyorsun
Recep Dışarıyı iyi hatırla mehlenin o en hâkiki yiğidi
Onun emsali bu memleketde yok idi
Alıp götürdüler bir sabah seherinde
Çürüttüler böbreğini küflü bir mahpushanede
Laz Ayten Kanlı meşeden Suvaroğluna bir sevinçti
Kalbinin içindeki güzellik yüzüne vuran ışıktı
Epey zaman oldu o da mahalleden göçtü
O her daim gülen yüzü hâlen yâdımdadır.
O da Akköprüde bir ağacın altında sessiz bir uykudadır.

Şiir: Sait Ebinç

Yorumlayan: Hakan Pütün

Düzenleme: Nihat Işık

Editör: Nihat Işık