Van'ın Kent Hafızası Ümit Kayaçelebi'den, Van'ın Güzel Ruhlu İnsanları ve Deli Dımso'nun trajikomik hikayesi...

DIMSO SANA KIZ VERMEZLER!

Evvel zaman içinde şu şehrivanın daha nüfusunun 30 binlerde 40 binlerde olduğu yıllar da Cumhuriyet Caddesine çıktığınızda ne geçen bir arabanın sesine şaihit olurdunuz nede bir korna sesi duyamazdınız. Sesiz sekin asude bir Van. Kaldırımlar bom boş tek tük gelip giden insanlar ki herkesin birbirini selamladığı ellerin cepte değil de her zaman selam verecek şekilde dışarıda olduğu selamın ve kelamın bol olduğu yıllar.

Eski Van'ın Şık Beyefendileri

Tiril tiril giyinmiş takım elbiseli emekli memurlar ki bir çoğunun başında fötr şapka ve ve bir çoğu da en iyisinden marka fötrler. Boyunlarda kravatlar, yürek cebinde mendiller, ütülü pantolonlar ve muntazaman her zaman boyanmış ayakkabılarla keyifli keyifli dolanan beyefendiler. Onlar sanki hala bir devlet dairesinde çalışıyorlar ve amirleri varmış gibi hala terü taze memurlar gibi güzel ve şık giyinen büyüklerimiz.

Onların gidecekleri iki mekan var biri kulüp veya kahveler. Bir çoğu oyun bilemediği veya oynamadığı için günün büyük bölümünü Van’daki kıraathanelerde geçirirlerdi. Kahve deyin veyahut kıraathane fark etmez ve buralar da insanların evi kadar, hanesi kadar rahat edebildiği rahatça soluklandığı mekanlardı.

Kahve sahibi ile gelenler arasında her daim gönül bağı mevcuttu. Çünkü şehir halkı hepsi birbirini tanıdığı ve bildiği için çok sıkı bir samimiyet bağı tesis edilmişti.

Kahvehaneye vardığınız zaman kahvehane sahibi baş garson yamaklar hepsi sizi tanırdı ve bilirdi. Mesele sadece tek Çay sattım çay içtim meselesi değildi. Kahvehaneler hoşça zamanın geçirildiği tatlı sohbetlerin cereyan ettiği güzel mekanlardı. Hele 3-5 bardağı eline alıp önce tabaktaki artık suyu yere döküp bardak ve tabağı masaya böyle şakırtıyla bırakmaları hiç aklımdan çıkmaz. Bazen dayanamaz hemen tabağa döker bazen tabakla bazen de bardakta içmek ne hoştu.

Kahvehaneler gerçekten hoştu ve bunlardan biride rahmetli Salman Çevik özün kahvesiydi. Yerini sorarsanız şimdiki İş Bankasının hemen yanında yer alırdı. Rahmetli dedemin de en çok uğradığı kahvede umumiyetle Kahveci Salman ustanın kahvesiydi. Kendisi sürekli Ocağın başında olurken elamanları vardı müşteriyle en çok baş garson hükmünde olan kişi uğraşırdı. O buyur eder ve selametlerdi. Her şey çay içmek değildi Her şey para kazanmak değildi.

'Dışarıcı Mustafa'

Dostluk ahbaplığın zirvede olduğu o yıllarda işte kahvede dışarıcı diye tabir ettiğimiz Mustafa…adılı bir gençte dışarıya çay servisi yapardı.

Daha sonraki yıllar hayat ağırlaşmaya başlayınca insanlar kendi dükkanlarında işyerlerinde önce tüple, daha sonra elektrikle, çay yapmağa ve tasarrufa gittiler bu gün çoğu kişi kendi çayını kendisi yapıyor. O yıllarda kimse kendine çay yapmaz kendisi çay içmek istediği zaman veya müşteri veya misafir geldiği zaman en yakın kahvehaneden çay isterdi.

İşte bizim Mustafa da yakındaki komşulara tepside çay götürüp çay getirirdi. Badende parğaçları alır kehrizden kahveye zernebat suyunu taşıyıp getirirdi.

Bu ahval böyle devam ederken bir gün o zamanki Kız Enstitüsünden öğretmenler çay isterler. Mustafa da çay tepsisiyle okulun öğretmenler odasına girer ve çayları bırakırı. Tabi kız Sanat Enstitüsünün öğretmenleri haliyle çoğu bayan. O esnada Mustafa Sema öğretmenin önüne çayını bıraktığı zaman Sema hoca Mustafa ya teşekkür babında tebessüm eder.

İşte olan olur anda Mustafa'ya.

Mustafa’nın içi gider. Birden bire Tek taraflı duygulara kapılır gider.Zanneder ki onun gibi Sema öğretmen de ona aşık olmuş. Oysaki sadece masum bir tebessüm. Mustafa artık dört gözle bekler ki Kız Sanat Enstitüsünden bir çay istesinler. Gider gelir ve içinde bir kor alevlenir ve yangın olur içini sarar.

Artık dünyası varı yoğu semadır ve hep onun hayaliyle baş başadır. Bu böyle bir zaman sürer gider ama varıp da ben sana aşığm diyemez. Düşündüğü zaman da morali bozulur çünkü o bir garip kahvehane işçisidir aşık olduğu kişi de bir öğretmendir.

O aşıkken karşısındakinin de onu sevdiğini zanneder ve bu böyle devam eder gider.Ve bir gün semanın evlendiği haberini alır. Boynunu büker gidip te hesap soracak halimi var! O bir garip kahvehane işçisi haddine mi düşmüş!

Ve netice olarak sema hocanın düğünü olur ve dünya evine girer. Bu durum üzenine Mustafa bunalıma girer işini yapamaz olur işten çıkar deli divane olur ve artık aklı başından gitmiştir. O artık bizim bildiğimiz aklı başında Mustafa değildir. İster mecnun deyin ister meczup deyin ister deli deyin. Artık aklı kuş olup uçup gitmiştir.

Ve o günden sonra üstü başı perişan halde saçı sakalı birbirine karışmış vaziyette o yanda bu yanda dolanmaya başlar.Bizim Mustafa artık her gördüğü kadın veya kızı sema zannederek ardı sıra yürür gider. Yürür gider ama dille veya elle sarkıntılık herhangi bir temas yok. Yıllar boyu böyle her kadın kızın ardı sıra yürüdü durdu ve nereden çıktı ise birileri 'Dımso sana kız vermezler' demeye başladılar ve böyle senelerce takılıp durdular ve Dımso fazla yaşamadı.

Semanın hayaliyle yaşadı ve o hayalle de ahrete göçtü gitti.

Ardı sıra hala çoğunun aklında kalan 'Dımso sana kız vermezler' teranesi kaldı.

İster dımso deyin ister Mustafa biz de onu burada bir rahmetle anıp yazımızı noktalayalım.

Dımso Sana Gız Vermezler

Dımso istediğin kadar dolan Dımso

Sana gız vermezler

Sana gülen yüzler yalan

Dımso sana gız vermezler.

**

Kılıktan kılığa bürün

Çoban kolonyası sürün

Semoşunda toyu bu gün

Dımso sana gız vermezler.

**

Kendini hiç boşa yorma

Tatlı hayallar de kurma

Dibek başında oturma

Dımso sana gız vermezler.

**

Caddede atarsı tağla

Marifetin kenden sağla

İş bitmez bıyığ burmağla

Dımso sana gız vermezler.

**

İç zernebat kana kana

Belki şifa olur sana

Kızlara bağ yana yana

Dımso sana gız vermezler.

**

Çayını iç hep kur hayal

Biraz kırık leblebi al

İstersen kık kapıyı çal

Dımso sana gız vermezler.

**

Hayallerin döğ dibekte

Suyuda ele elekte

Kabahat bulma felekte

Dımso sana gız vermezler.

**

Sağa sola yalanmağla

Her gördüğen sulanmağla

Mercimekte dolanmağla

Dımso sana gız vermezler.

**

Girmişsen yirmi yaşına

Dolanma boşu boşuna

Gezinip dur tek başına

Dımso sana gız vermezler.

**

Dana Mustafa siperde

Vuracak gördüğü yerde

Başımızı sokma derde

Dımso sana gız vermezler.

**

Türkü deyip saz da çalsan

Yusuf gibi güzel olsan

Vanda erkek bir sen kalsan

Dımso sana gız vermezler

Yazan: Ümit Kayaçelebi

Dımso #VanınDelileri #TrajiKomikHikaye

Editör: Nihat Işık